Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı’nın ardından millete seslendi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bakanlıklarımız, KDV indiriminin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığını yakından takip edecek, aksi yönde davranış sergileyen firmalara da gereken yaptırımları uygulayacaklardır.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Kabine Toplantısı’nın ardından millete seslenen Erdoğan, 5 Şubat cumartesi günü yaptırdıkları Kovid-19 testinde koronavirüsün Omicron varyantına maruz kaldıklarının anlaşıldığını hatırlattı.
Bu sonuç üzerine kendilerini İstanbul’daki evlerinde karantinaya aldıklarını ve hastalığı hafif belirtilerle geçirdiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
“Karantina döneminde çalışmalarımızı evden sürdürdük. Bu süreçte yürekten gelen dualarıyla, iyi dilekleriyle, gönül gönüle kurdukları köprülerle yanımızda olan milletimizin her bir ferdine en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Bizzat arayarak veya çeşitli mecralardan mesaj yayınlayarak geçmiş olsun temennilerini ileten Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’e, diğer tüm siyasi parti genel başkanlarına, yöneticilerine, milletvekillerine, iş insanlarına, sivil toplum kuruluşu temsilcilerine şahsım, ailem adına teşekkür ediyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmiş olsun dileklerini iletmek için arayan çok sayıda ülke lideriyle de telefon görüşmesi yaptıklarını ifade ederek, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, Irak Temsilciler Meclisi Başkanı Muhammed Halbusi, Bosna Hersek Halklar Meclisi Başkanlık Divanı Üyesi Bakir İzzetbegoviç, Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’ya teşekkürlerini iletti.
Erdoğan, mesaj veya mektupla geçmiş olsun dileklerini ileten 23 ülke ve uluslararası kuruluş başkanı ile 26 ülke ve uluslararası kuruluş temsilcisine de teşekkür etti.
Karantina döneminde de çalışmalarını ihmal etmediklerini, çeşitli vesilelerle telefonla görüştüğü farklı illerden insanlar vasıtasıyla pek çok hususu doğrudan hayatın içinden takip etme imkanı bulduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde, devlet ve hükümet işlerini de hem yakından takip ettik hem de gereken yönlendirmeleri yaptık, talimatları da verdik.” dedi.
Erdoğan, testlerinin negatife dönmesinin ardından cuma günü, Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi üyeleriyle bir araya gelerek ortak gündemlerini ve birlikte yapacakları çalışmaları Vahdettin Köşkü’nde istişare ettiklerini hatırlattı.
“İş dünyamızdan en az yüzde 14’lük bir indirim beklediğimizi söyledik”
Cumartesi günü ise Hazine ve Maliye Bakanlığının iş dünyasıyla birlikte enflasyonla mücadele konusunda atacağı yeni adımları açıkladığı bir toplantıya canlı bağlantıyla katıldığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu bağlantı sırasında, gıda ürünlerindeki KDV’yi yüzde 8’den yüzde 1’e düşürme, yani etiketlerde doğrudan 7 puanlık bir indirim yapma kararımızın müjdesini de milletimizle paylaştık. Pirinç, makarna, et, balık, çay, kahve su, süt ve süt ürünleri, peynir çeşitleri, yumurta, yemeklik yağ çeşitleri, şeker ve şekerli ürün çeşitleri, meyveler, sebzeler, kuruyemişler, bakliyat çeşitleri gibi günlük hayatta sık tüketilen gıdaları kapsayan ürünlerdeki KDV indiriminin ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum. Üreticiden toptancıya ve perakendeciye kadar gıdanın tüm süreçlerini kapsadığı için enflasyonla mücadele konusundaki kararlılığımızın bir ifadesi olan bu KDV düzenlemesi, devlet olarak bizim attığımız bir adımdır. İstanbul’daki toplantıda iş dünyamızdan, gıda başta olmak üzere tüm ürünlerde yüzde 7 KDV ve yüzde 7 kendi fedakarlıkları şeklinde en az yüzde 14’lük bir indirim beklediğimizi söyledik. Bakanlıklarımız, KDV indiriminin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığını yakından takip edecek, aksi yönde davranış sergileyen firmalara da gereken yaptırımları uygulayacaklardır. Hepimiz aynı gemide olduğumuza, ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettiğimize göre külfetine de beraberce katlanacak, yükü beraberce omuzlayacağız. Fedakarlığı sadece devletten beklemek ne gerçekçidir ne hakkaniyete sığar ne de sürdürülebilirlik ilkesine uyar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı toplantıda 3 ayrı başlık altında 60 milyar liralık kefalet limitiyle uygulamaya geçirilen Kredi Garanti Fonu Paketi’nin detaylarının da iş insanlarına aktarıldığını belirterek, üretime ve istihdama önemli bir destek sağlayacağına inandığı bu paketin de iş dünyasına hayırlı olmasını temenni etti.
Toplantıda, yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması konusundaki yol haritasının da kamuoyuyla paylaşıldığını dile getiren Erdoğan, “Kuyumcuların, bankaların ve altın rafinerisinin içinde yer aldığı bu imkandan yararlanmaya tüm vatandaşlarımızı davet ediyoruz.” dedi.
Karantina sürecinde yaptıkları takiplerde tespit ettikleri en önemli eksiğin Türkiye’de, dün ile bugün arasında yeteri kadar güçlü, gerçekçi ve vicdanlı bir irtibatın kurulamaması olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Halbuki Türkiye’nin geçtiğimiz 20 yılda nereden nereye geldiğini görmeden, 2023 hedeflerimizin, 2053 vizyonumuzun anlaşılabilmesi mümkün değildir.” diye konuştu.
Sadece birkaç hususa değinerek ülkenin nereden nereye geldiğinin muhasebesini paylaşmak istediğini belirten Erdoğan, “Hükümete geldiğimizde ülkemizin nüfusu 65 milyondu. Ülkemiz altyapısı, eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaşımdan enerjiye, tarımda her alanda yılların birikimi olan sorunların, eksiklerin, mahrumiyetlerin ağırlığı altında adeta eziliyordu.” ifadelerini kullandı.
Temel hak ve özgürlüklerden güvenliğe kadar diğer alanlarda yaşanan sıkıntıların da belirtilenlerin üzerine ilave edilmesi gerektiğini bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Cumhuriyetin ilk yıllarından başlanan altyapı hamlesi ve çok partili siyasi hayata geçişle filizlenen demokrasi umudu, yerini darbelerin ve terörün gölgesinde baskı, yokluk, yoksulluk içinde bir hayata bırakmıştı. Karşımızda tarihi ve medeniyetiyle küs, potansiyeli ve imkanları küresel baronların temsilciliğini üstlenmiş bir avuç azınlığa peşkeş çekilen, ayağına pranga vurulmuş Türkiye gerçeği vardı. Her isteyen evladımızın üniversite başta olmak üzere eğitime ulaşabilmesinin, her vatandaşımızın yaygın ve kaliteli sağlık hizmeti alabilmesinin, can ve mal güvenliğinden emin şekilde başını yastığa koyabilmesinin, kamuda ve hatta sokakta değerlerine ve kültürüne saygılı muamele görebilmesinin 81 vilayetimizin hepsinin de belirli bir standardın üzerinde yol, su, elektrik gibi temel altyapılardan faydalanabilmesinin kısaca insanca bir hayat sürmesinin gerçekten çok zor olduğu dönemlerden geçerek bu günlere geldik. Bu hakikatleri, bilhassa da o günleri görmemiş, yaşamamış gençlerimize anlatmanın ne kadar zor olduğunun farkındayız. Ancak eski Türkiye ile bugünkü Türkiye fotoğraflarının doğru, vicdanlı, ahlaklı, sağlıklı bir mukayesesini yapmak hepimizin görevidir.”
Sadece günü yaşayarak, günü kurtararak ve günü önemseyerek geleceğe güvenle bakılamayacağını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“Elbette önceliklerimiz olacak. Dün önceliğimiz can ve mal güvenliğimizi tehdit eden terördü. Dün önceliğimiz egemenlik haklarımızı ve milli çıkarlarımızı hiçe sayan istiklalimizi ve istikbalimizi hedef alan kuşatmalardı. Dün önceliğimiz bizi çoluğumuzun, çocuğumuzun, annemizin, babamızın karşısında boynu bükük bırakan, nafaka aramaya gurbete çıkmaya mecbur bırakan işsizlikti. Dün önceliğimiz teröre ve işsizliğe kalıcı çare bulunmasına mani olan siyasi istikrarsızlıktı, iç huzursuzluklardı, iç kavgalardı. Dün önceliğimiz hayatımızın dört bir yanını saran yokluklardı, mahrumiyetlerdi.”
“Dünyanın en büyük 10 ekonomisi olma yolunda son dönemece giren bir Türkiye’de yaşıyoruz”
Ülkenin bir ucundan diğer ucuna gitmenin eziyet, şehir içinde herhangi bir yere ulaşmanın çile, çağın nimetlerinden yararlanmayı sağlayacak hizmetlere sahip olmanın lüks olduğu devirlerden geçildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Musluktan akan suyun, tavanda yanan lambanın, konuşacak telefonun, bayramlarda yeni kıyafet sahibi olmanın, kışı geçirecek nevaleyi temin edebilmenin en büyük sevinç sebebi sayıldığı dönemler yaşadık. Bugün ise artık ülke geneline yaydığımız ana sınıfından üniversiteye kadar her seviyedeki eğitim kurumumuzla, dünyanın imrenerek baktığı şehir hastanelerimizle, neredeyse 5 kat arttırarak uzunluğunu 28 bin kilometreyi geçirdiğimiz bölünmüş yol ağımız ve sayısını 56’ya çıkardığımız havalimanlarımızla, 3 kat arttırarak 100 bin megavata yükselttiğimiz kurulu enerji gücümüzle yüz binlerce aileyi ev sahibi yaptığımız toplu konut projelerimizle, millet bahçelerimizle, yerli ve milli katkı oranını yüzde 80’lere doğru taşıdığımız savunma sanayimizle, dünyada erişmedik yer bırakmayarak 225 milyar dolara çıkardığımız ihracatımızla, misafir kapasitesini 5 kat arttırarak 55 milyona vardırdığımız turist ağırlama altyapımızla, yıllık ortalama yüzde 5’in üzerinde gerçekleşen büyüme oranımızla hedeflerine doğru hızla ilerleyen, dünyanın en büyük 10 ekonomisi olma yolunda son dönemece giren bir Türkiye’de yaşıyoruz. Hamdolsun ülkemiz geçtiğimiz 20 yılda kurduğumuz güçlü altyapı sayesinde tüm bu eşikleri geride bıraktı.”
Bugün, artık kimi alanlarda gelişmiş ülkelerin dahi önünde, hizmet altyapısına sahip bir Türkiye olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Bugün artık sınırları içinde hiçbir terör faaliyetine izin vermeyen, sınırları dışındaki terör örgütlerini de adım adım takip eden bir Türkiye var. Bugün artık vatandaşlarının can güvenliğinden emin olduğu, hukuk devleti ilkesine bağlı, temel haklarını kullanan, özgür bireylerin Türkiye’si var. Bugün artık siyasi, askeri, diplomatik ve ekonomik olarak bölgesinde ve dünyada söz sahibi, bayrağı ve pasaportu itibarlı, vatandaşlarının başı dik bir Türkiye var. Bugün artık her alanda kendisiyle birlikte tüm dostlarının ve kardeşlerinin güvenliğinin, huzurunun, refahının teminatı haline gelen bir Türkiye var. Salgın döneminde sağlık hizmetleri başta olmak üzere tüm alanlarda, bu gerçekleri hep birlikte gördük, yaşadık. Küresel sağlık ve ekonomi krizinin gelişmiş, gelişmekte olan ayrımı yapmadan tüm ülkeleri kasıp kavurduğu bir dönemde Türkiye olarak biz hedef büyüttük, vites yükselttik. Gelişmiş ülkeler bile halklarının işini ve hayat seviyesini korumanın derdine düşerken biz yatırıma, istihdama, üretime, ihracata, cari fazla yoluyla büyümeye yönelerek kendimizi diğerlerinden ayrıştırdık.”
“Üretimi ve bireyleri destekledik”
Hükümet olarak uyguladıkları ekonomi programının odağında vatandaşların işini korumak, bunun da ötesinde sürekli yeni iş alanları oluşturarak istihdamı geliştirmek olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün 85 milyonluk bir nüfusa sahibiz. Nüfusumuz 20 yıl öncesine göre 20 milyon artarken, istihdama katılan kişi sayısı da 20 milyondan 34 milyona çıktı. Tarihimizin en yüksek iş gücüne katılım oranına ulaşırken, istihdamı 19 milyondan 30 milyonun üzerine çıkarttık. Hatırlarsanız salgının ilk aylarında iş gücüne katılım 29 milyona, istihdam 25 milyona kadar gerilemişti. Dünyanın panikle içine kapandığı bu dönemde biz farklı bir politika izleyerek üretimi ve bireyleri destekledik.” dedi.
Faiz tartışmaları ve kur dalgalanmalarının yol açtığı sıkıntılara rağmen bu politikalarından taviz vermediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla hedefli ekonomi programımızı, ısrarla ve kararlılıkla uygulayarak salgının ilk aylarındaki kayıpları hızla telafi etmekle kalmadık, ötesine de geçtik. Dünya küçülürken biz büyüdüğümüz, istihdam ve ihracatta rekor üstüne rekor kırdığımız bir dönemi geride bıraktık. Netice itibarıyla hükümetlerimiz döneminde 11 milyonun üzerinde insanımıza çalışacak iş sağladık, geçinecek gelir temin ettik. Bahar mevsimiyle birlikte canlanacak turizm, inşaat ve tarım sektörleri istihdamı daha da yukarıya taşıyacaktır. Elbette hayat pahalılığının yol açtığı sıkıntılar vardır. Elbette sokakta, tezgahta, vitrinde canımızı yakan fiyat artışları vardır, emin olun bunların hepsi de geçicidir, konjonktüreldir, bu döneme mahsustur.”
Asgari ücretten, memur ve emekli maaşlarına kadar tüm çalışanların gelirlerinde yüksek oranlı artış yaparak esnaf ve sanatkarları kredi paketleriyle destekleyerek, hayat pahalılığının vatandaşlar üzerindeki yükünü azaltmanın gayreti içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Ancak bunları konuşurken şu gerçeği de kesinlikle gözden kaçırmamalı, aklımızdan çıkarmamalıyız. Alım gücündeki düşüş bir süre sonra telafi edilebilirken kaybedilen işin, kaybedilen huzurun, kaybedilen vaktin geri kazanımı çok daha zordur. Böyle dönemlerde asıl olan çalışacak iş, hayatını sürdürecek gelir sahibi olmaktır. Asıl olan kendine ve ailesine karşı mahcubiyet yaşamamaktır. Asıl olan nice krizler, nice sancılar içinde kıvranan bölgemizde başı dik durabilmektir. Asıl olan geleceğe umutla bakabilmeyi sürdürecek zemini kaybetmemektir. Bunun için fabrikaların çalışması, esnafın dükkanının açık kalması, toprağın ekilmesi, yolların yük taşıyan kamyonlarla dolu olması, emlak ve araç satışlarının sürmesi, hayatın canlı şekilde akışı çok önemlidir. Şayet buralarda bir tıkanıklık, gerileme, çöküş yaşanırsa işte o zaman felaket kapımıza dayanmış demektir. Hamdolsun, böyle bir tabloyla karşı karşıya değiliz. Halihazırdaki en büyük sorunumuz yüksek enflasyondur. İnşallah onun da üstesinden, her geçen ay inişini görerek geleceğiz. Milletimizin karşısına güçlü bir eser ve hizmet altyapısıyla, güçlü sanayi ve ticaret işleyişiyle, güçlü bir güvenlik ve diplomasi çerçevesiyle örülü 20 yıllık kazanımlarla çıktığımız için müsterihiz.”
Türkiye’yi 30 milyonun üzerinde vatandaşını istihdam eden bir ülke haline getirmiş olmanın en büyük iftihar sebepleri olduğunu belirten Erdoğan, üstelik bunu gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi 10 yıllar boyunca ekonomilerini ve toplumlarını ipotek altında tutacak, eşi benzeri görülmemiş parasal büyümelere, borçlanmalara gitmeden başardıklarını söyledi.
Avrupa’dan Amerika’ya kadar gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunun gelecek döneme ilişkin en önemli sıkıntısı, sancısı ve krizinin işsizlik olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bunun için Batı’daki merkez bankaları enflasyonları 6-7 kat arttığı halde, faizleri kayda değer oranlarda yükseltmekten ısrarla kaçınıyor, kendi ekonomi teorilerine, yıllarca bize yaptıkları dayatmalara aykırı bir politika izliyorlar. Daha da önemlisi bunların çoğunun zaten kırılgan olan siyasi ve sosyal yapılarının ortaya çıkacak işsizlik krizinin altından kalkıp kalkamayacağı da meçhuldür. Hamdolsun biz ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ diye ifade ettiğimiz çerçevesini ve yönünü kendimizin belirlediği bir politikayla süreci tam tersine çevirmeyi başardık. Uyguladığımız ekonomi politikalarının doğruluğunun kimi mahcubiyetle de olsa, kimi dolaylı yollardan işaretle de olsa içeride ve dışarıda teslim edilmeye başlandığını görüyoruz. Aldığımız tedbirlerin, insanlarımızın günlük hayatlarına olan olumlu etkileri, kendini her geçen ay biraz daha belli edecektir. Ülkemizi 2023’e milletimize söz verdiğimiz gibi Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını gururla kutlayacağımız bir siyasi ve ekonomik iklime kavuşmuş olarak sokmakta kararlıyız.”
Erdoğan, son dönemde üzerinde en çok konuşulan, söz söylenen ve istismar edilen hususlardan birinin de “enerji fiyatları” olduğunu vurgulayarak, “Türkiye bugün enerji konusunda elektriklerin yokluğunu değil, sadece fiyatını tartışabiliyorsa bunu geçtiğimiz 20 yılda 32 bin megavattan 100 bin megavat seviyesine çıkardığımız kurulu enerji gücüne borçludur.” diye konuştu.
“Son dönemde enerji fiyatları tüm dünyada yükselmiştir”
Erdoğan, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını harekete geçirmek suretiyle Türkiye’nin elektrik üreten santral sayısını 298’den 1808’e yükseltip, iletim ve dağıtım şebekelerinin uzunluğunu 1 milyon 275 bin kilometrenin üzerine çıkartarak, toplam elektrik üretimini 4 kat artırdıklarını anlattı. Erdoğan, “Son dönemde enerji fiyatları elbette tüm dünyada yükselmiştir, hem de oldukça yükselmiştir ama bu sadece bize ait değil, bu sadece bize mahsus bir durum da değil. Küresel düzeyde doğal gaz fiyatları 10 kat, kömür fiyatları 5 kat, petrol fiyatları 3 kat artmıştır. Dolayısıyla dünyanın her tarafında, üstelik de bizden her bakımdan çok daha yüksek oranlarla bu fiyat artışları günlük hayata yansımaktadır.” ifadelerini kullandı.
Elektrik ve doğal gaz fiyatlarının avro cinsinden rakam ve asgari ücrete oranları üzerinden Avrupa ülkeleri ile karşılaştırmasını yapan Erdoğan, şunları söyledi:
“Özellikle ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Milletimin, bunları değerlendirmesi ve aklı selim ile de kararını vermesi inanıyorum ki birçok şeyi düzlüğe çıkaracaktır. Konutlarda aylık 200 kilovat tüketim üzerinden bakıldığında Türkiye, Avrupa’daki 34 ülke arasında vatandaşlarına en uygun fiyatla elektrik hizmeti sunan üçüncü ülke durumundadır. Ülkemizdeki elektriğin 200 kilovata denk gelen tutarı 18 avro iken, bu rakam mesela Norveç’te 35 avro, Fransa’da 45 avro, Hollanda’da 60 avro, Belçika’da 92 avro, Almanya’da 100 avrodur. Aynı miktardaki tüketim bedelini asgari ücret ile mukayese ettiğimizde ülkemizde yüzde 5,5’lik bir oran karşımıza çıkarken, Almanya’da yüzde 6,2’lik, Bulgaristan’da yüzde 7,5’lik, Çekya’da yüzde 10’luk, Romanya’da yüzde 15’lik oranlarla karşılaşıyoruz.”
Benzer bir tablonun doğal gaz konusunda da geçerli olduğuna işaret eden Erdoğan, Türkiye’nin 100 metreküplük tüketime 18,5 avroluk faturayla, Avrupa’nın vatandaşına en ucuz doğal gaz hizmetini sunan ülkesi olduğunu belirtti. Erdoğan, bu rakamın Macaristan’da 30 avro, Polonya’da 63 avro, Yunanistan’da 100 avro, İtalya’da 156 avro, Almanya’da 256 avro düzeyine yükseldiğini bildirdi.
Doğal gaz fiyatının asgari ücretle mukayesesinde de Türkiye’nin yüzde 5,6 ile en uygun fiyat konusunda yine ilk sıralarda yer aldığını aktaran Erdoğan, “Bu oran Macaristan’da yüzde 9’luk, Yunanistan’da yüzde 13’lük, Almanya’da yüzde 15,2’lik, Romanya’da yüzde 31’lik seviyelere çıkmaktadır. Tekraren altını çizerek söylüyorum, vatandaşımıza gelen elektrik ve doğal gaz faturaları elbette yüksektir ama buna rağmen Türkiye, hem fiyat hem bunun asgari ücrete oranı bakımından vatandaşlarına en uygun tarifeli elektrik ve doğal gaz hizmeti sunan ülkelerin başında gelmektedir.” ifadelerini kullandı.
Geçen yıl sadece elektrik, doğal gaz ve akaryakıtta 165 milyar liralık sübvansiyon yaparak, salgın sebebiyle zaten sıkıntı içindeki vatandaşların ilave yükler altına girmesine engel olduklarını belirten Erdoğan, geçen yıl hane başına yaklaşık 5 bin lira enerji desteği verdiklerini söyledi.
Sadece bu üç kalemdeki sübvansiyon rakamının, Türkiye’nin toplam yatırım harcamaları kadar olduğuna dikkati çeken Erdoğan, yılbaşı itibarıyla tarifelerde yapılan düzenlemelere rağmen elektrikte ve doğal gazda haneleri desteklemeye devam ettiklerinin altını çizdi.
“Ocak ayı itibarıyla tüketicilerin yüzde 64’ü düşük tarifeden faydalandı”
Bugüne kadar hep olduğu gibi milletin sesine kulak verip, derdine derman olacak çözümler ürettiklerini dile getiren Erdoğan, geçen Kabine Toplantısı sonrasında 150 kilovat olan en düşük tarife diliminin 210 kilovata yükseltilmesinin nispi bir rahatlama sağladığını anlattı. Erdoğan, “Yapılan analizler, ocak ayı itibarıyla tüketicilerin yüzde 64’ünün düşük tarifeden faydalandığını, yüzde 36’lık bir kesimin de üst tarifeden fatura ödediğini göstermektedir.” dedi.
Bugünkü toplantıda, vatandaşları daha da rahatlatacak yeni adımların kararını aldıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Öncelikle 210 kilovatsaate kadarki düşük tarife ve 210 kilovatsaatin üzerindeki yüksek tarife rakamları, ilgili kurumlarımız tarafından vatandaşlarımız lehine yeniden değerlendirilecektir. Ticari işletmelerimiz için de küçük esnaf ve sanatkarı koruyacak şekilde benzer bir kademelendirme yapılacaktır. Sivil toplum kuruluşlarının elektrik aboneliği de ticarethane statüsünden, konut statüsüne dönüştürülecektir. Böylece dernekler, vakıflar, cem evleri dahil ticarethane statüsünden fatura ödeyen kuruluşların elektrik bedelleri önemli oranda düşecektir. Daha önce sözünü verdiğimiz doğal gaz tüketim desteği ile ilgili hazırlıklar da tamamlandı. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kriterlerine uyan 4 milyon hane için yılda 2 defada ödenmek üzere 450 ile 1150 lira arasında değişen miktarlarda doğal gaz desteği sağlayacağız. Kronik hastaların ve yaşam destek cihazına bağlı olarak hayatını sürdüren kişilerin bulunduğu haneler için bu rakama yüzde 5 ilave yapılacaktır. Bu destek için başvurular 81 ilimizin tamamında cuma günü başlayacaktır. Elektrik desteğinde de halen 2,1 milyon hane olan kapsamı 4 milyon haneye çıkartıyoruz. Ayrıca sosyal güvenlik şemsiyemizin hem kapsama alanını hem etkisini genişletecek, 15 milyar liralık yeni bir sosyal destek paketiyle ilgili hazırlıklara da başlanması talimatını verdik.” (Anadolu Ajansı)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.