Ünlü Ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, ekononomi ile ilgili tavsiyelerde bulunarak, “Bu, Türkiye’nin potansiyelini gösteriyor. Türkiye’nin, doğru kurumları kurduğu zaman, insan kaynaklarına, teknolojiye, bilime ve özellikle insan haklarına tahakküme son veren adalete önem verdiği zaman çok hızlı büyümesi mümkün.” dedi.
Acemoğlu, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “adalet” kavramının öneminden bahsederek, adaletin sadece yargı kurumlarıyla anlaşılamayacağını, her toplumun içinde olan anlaşmazlıkların tarafsız ve adil bir şekilde çözümlemenin çok önemli olduğunu söyledi.
Adalet için toplumun sosyal ve siyasi olarak katılımının önemine değinen Acemoğlu, adaleti, tahakkümü ortadan kaldırmadan sağlamanın mümkün olmadığını bildirdi.
Acemoğlu, daha adil bir toplum kurulabilmesi için “kuvvetli bir lider, kuvvetli bir devlet, anayasa, ekonomik büyüme” gibi fikirlerin ortaya atıldığını kaydederek, toplumun ve devletin güçlü olmasının “adalet” için önemine işaret etti.
Bugün refah devletinin öneminin çok daha iyi anlaşıldığını anlatan Acemoğlu, “Çünkü globalleşen, küreselleşen teknolojik olarak çok daha hızlı gelişen bir dünyada refah devletsiz koridorda olmak mümkün değil. Refah devletsiz, bir tahakkümü sona getirmek mümkün değil. Niye? Çünkü ekonomik olarak eşitsizliklerin çok arttığı bir yerde güç dengesi öyle olacak ki… Bir insanın elinde çok fazla güç, diğerleri onlara mahkum. Bu tabii ki tahakkümün bir parçası ve adalete uymuyor.” diye konuştu.
Acemoğlu, şu anda dünyada “şirketlerin güçlerinin de dengelenmesinin gerektiğini” gördüklerini belirterek, ABD’de şirketlerin gücünün çok fazla arttığını bildirdi.
Gelir eşitsizliğinin halihazırda sadece Türkiye’de değil başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinde artmaya başladığını dile getiren Acemoğlu, bu ülkelerin hepsinde “orta tabakanın ortadan kalkmaya başladığının” görüldüğünü söyledi.
Acemoğlu, demokrasinin ülke ekonomilerine katkısından bahsederek, “Ülkeleri demokrasiden önce ve demokrasiye geçtikten sonra karşılaştırdığınızda ilk 10 yılda demokrasinin ekonomiye, kişi başına düşen GSYİH’ye yüzde 20-25 arasında büyük katkısı var. Demokrasinin ekonomiye büyük katkısı var.” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin potansiyeli çok yüksek
Prof. Dr. Acemoğlu, Türkiye’nin verimliğine değinerek, ülkenin çoğu dönemde büyüdüğünü, bazı zamanlarda da resesyonlardan geçtiğini anımsattı.
Büyüme dışında bu büyümenin kalitesine bakıldığında Türkiye’nin probleminin çok daha iyi görülebildiğini dile getiren Acemoğlu, şu açıklamalarda bulundu:
“Biraz önce ABD’ye yaptığım gibi toplam faktör verimliliğine bakıyorum. 1989’dan 1990’ların başına kadar negatif bir toplam faktör verimliliği. 1990’larda sıfır. 2002’den 2006’ya kadar, hem siyasi hem ekonomik reformların olduğu dönemde, sadece o dönemde çok hızlı bir toplam faktör verimliliği var. Hatta Amerika’nın ortalama en hızlı zamanlarından bile daha hızlı, yüzde 5. Bu gerçekten çok hızlı bir büyüme. Bu, Türkiye’nin potansiyelini gösteriyor. Türkiye’nin, doğru kurumları kurduğu zaman, insan kaynaklarına, teknolojiye, bilime ve özellikle insan haklarına tahakküme son veren adalete önem verdiği zaman çok hızlı büyümesi mümkün. Ama görüyorsunuz 2006’dan sonra politik siyasi ve ekonomik değişiklikler… Büyüme devam ediyor biraz ama toplam faktör verimliliği tamamen negatif. Kırmızı çizgi sıfırın altında.”
Acemoğlu, Türkiye’nin ihracatındaki teknolojiye bağlılık oranına değinerek, Türkiye’nin ortam ve yüksek teknoloji ağırlıklı ihracatının çok düşük olduğunu söyledi.
TÜSİAD’ın “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” raporu tanıtıldı
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısı kapsamında, dernek tarafından hazırlanan “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” raporu da kamuoyu ile paylaşıldı.
Derneğin 50. yıl projesi olarak hazırladığı çalışma, Türkiye’nin geleceğinin inşasında benimseyeceği yeni kalkınma anlayışı için öneriler içeriyor.
Yaklaşık 2 yıl yürütülen çalışma çerçevesinde uzun vadeli bir perspektifle hazırlanan rapora göre, maddi olmayan kaynaklar, refahın en önemli belirleyicisi haline geldi.
Gelişmiş ülkelerde kalkınmanın olmazsa olmaz üç temel unsuru bulunuyor. Bunlar; “insani gelişme ve yetkinleşme”, “bilim, teknoloji ve inovasyon”, “siyasal, ekonomik, toplumsal kurumlar ve kurallar”.
Çalışmada yer verilen ve 105 ülkeyi kapsayan ekonometrik analize göre, bu üç unsurdaki konumu OECD ortalamasına çıkarmak için gereken adımların atılması halinde, 20 yılda kişi başına düşen milli gelir 3 kattan fazla artarak 30 bin dolar seviyesine yükseltilebilir. Bu alanlarda mevcut eğilimin devam etmesi halinde ancak 14 bin dolar seviyesine ulaşmam mümkün olacak.
Bu üç unsurda atılacak adımlarla hedeflenenler arasında “ekonomik istikrara, öngörülebilir yatırım ortamına, düşük enflasyona ve güçlü makro ekonomik dengelere sahip, istihdam yaratan, sürdürülebilir büyümeyle kişi başı geliri yüksek, gelişmiş bir Türkiye” bulunuyor.
Raporda, “insani gelişme ve yetkinleşme”, “bilim, teknoloji ve inovasyon” ile “kurumlar ve kurallar” başlığıyla 3 farklı alanda öneriler yer aldı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.