ANKARA (AA) – EMRE AYTEKİN – Dünya, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından ilk kez Çin’in 31 Aralık 2019’da Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde “kaynağı bilinmeyen gizemli solunum yolu hastalığının” ortaya çıktığını Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) bildirmesiyle haberdar oldu.
İlk başta Çin ve çevresini etkileyen “epidemi” (yerel veya bölgesel salgın) olarak algılanan Kovid-19, sonraki günlerde sınırları aşıp halk sağlığını dünya çapında tehdit eden “pandemiye” (küresel salgın) dönüştü.
Dünya, yıl boyunca virüsle ilgili gelişmelere kilitlendi, salgının kontrol altına alınmasına yönelik tedbirler tüm ülkelerin ana gündemi oldu.
Hastalık, ilk kez Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentindeki deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görüldü.
Sebebi anlaşılamayan “solunum rahatsızlığı” şikayetiyle ilk hasta 17 Kasım’da hastaneye başvurdu. Akciğer iltihaplanmasına yol açan hastalığa bilinmeyen yeni bir virüsün sebep olduğu anlaşılacaktı.
Virüs, sonraki aylarda Vuhan’dan Çin’in diğer şehirlerine yayılmaya devam ederken dünya, bu gelişmeden uzun süre haberdar olmadı.
New York Times gazetesi, 20 Ağustos’ta ABD Kamu Güvenliği Bakanlığının hazırladığı rapora dayandırdığı haberinde, salgının ortaya çıktığı Vuhan kenti ve bağlı olduğu Hubey eyaletindeki “Çin Komünist Partisi (ÇKP) yöneticilerinin, virüsün yayıldığına ilişkin erken işaretleri merkezi yönetimden gizlediğini” iddia etti.
Haberde Vuhan’daki yetkililerin, ocak başında kentte düzenlenen yerel ÇKP Toplantısı’nın programını aksatabileceği düşüncesiyle salgına dair merkeze bilgi aktarmaktan kaçındığı, bu yüzden Pekin’deki yöneticilerin ancak ocak ortasında durumun aciliyetini kavrayabildiği öne sürüldü.
Merkezi yönetim, 23 Ocak’ta 11 milyon nüfuslu Vuhan kentine giriş çıkışları durdururken milyonlarca Çinlinin 24 Ocak’ta başlayan yeni yıl tatili için ülkenin dört bir yanına seyahat etmesini ise engellemedi.
Sonraki aylarda yapılan araştırmalarda, bu karanlık evrede virüsün dünyaya yayılmaya başlamış olabileceğine dair kanıtlara rastlandı.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinden (CDC) araştırmacılar, Amerikan Kızılhaçının 13 Aralık-17 Ocak’ta 9 eyalette topladığı kan bağışlarında yaptıkları tahlillerde Kovid-19’a karşı üretilen antikorlar buldu.
Avrupa’da Fransa ve İtalya’da da hastalığın aralıkta yayılmaya başladığına dair benzer bulgulara ulaşıldı.
DSÖ, 7 Ocak’ta gizemli hastalığın “yeni tip bir koronavirüsten” kaynaklandığını açıkladı.
Yarasalardaki betakoronavirüsün insana geçerken mutasyona uğramış hali olduğu düşünülen bu koronavirüse “2019-nCov” adı verildi.
Çin dışındaki ilk vaka 13 Ocak’ta görüldü. Tayland’da bir kadın hastada yeni tip koronavirüs tespit edildi. 16 Ocak’ta Japonya’da Vuhan’dan gelen bir kişide Kovid-19 bulunduğu saptandı. 21 Ocak’ta ise ABD’de ilk vaka görüldü.
Virüs, seyahat eden yolcular aracılığıyla birçok ülkeye yayıldı. Sonraki günlerde Hong Kong, Tayvan, Singapur, Güney Kore, Avustralya, Malezya, Vietnam ve Nepal’de yeni tip koronavirüs tespit edilen kişiler tedavi altına alındı.
Avrupa’da ilk vakalar ortaya çıktı. Fransa’da 24 Ocak’ta Çin’den gelen 2 kişide ve bir akrabalarında yeni tip koronavirüs tespit edildi.
DSÖ, 30 Ocak’ta Kovid-19 nedeniyle “küresel acil durum” ilan etti, 11 Şubat’ta yeni tip koronavirüse “Kovid-19” adı verildiğini duyurdu.
Kovid-19 ilk başta Çin ve çevre ülkelerde yayılmaya başladı. Güney Kore’de 22 Şubat’ta bir günde 229 vaka görülmesi ülkeyi alarma geçirdi.
Orta Doğu’da İran, Avrupa’da İtalya “virüsün Asya dışındaki yayılma sahaları” oldu. 19 Şubat’ta İran’da ilk vakalar ve can kayıpları meydana geldi.
21 Şubat’ta İtalya’nın Lombardiya bölgesinde ilk kez yerel kaynaklı bulaşı görüldü. Büyük bir tekstil endüstrisine ev sahipliği yapan Milano şehrinin, Çinli mevsimlik işçilerin yoğun çalıştığı bir yer olması bölgeyi “yayılma alanı” haline getirmişti.
Salgının küresel boyut kazanmasının ardından çok sayıda ülke, virüsün yayılmasını durdurmak üzere kitlesel hareketliliği azaltmaya yönelik tedbirlere başvurdu.
Okullar ile üniversitelerin tatil edilmesi, kafe, bar, restoran, eğlence ve alışveriş merkezlerinin, kütüphaneler ve ibadethaneler gibi insanların toplu olarak bulunduğu mekanların geçici süreyle kapatılması, kamuya açık etkinliklerin iptal edilmesi virüsün yayılmasını önlemek amacıyla alınan başlıca tedbirler oldu.
Vatandaşlara “Evde kal” çağrıları yapıldı, sosyal temastan kaçınmaları, ofise gitmek yerine mümkünse evden çalışmaları tavsiye edildi, kamu kurumları ve özel şirketler, bu yönde tedbirler aldı.
Ülkelerde sokağa çıkma yasakları ve karantina tedbirleri uygulandı, şehirler ve ülkeler arası ulaşım kısıtlamaları getirildi.
Çok sayıda ülke, sokağa çıkma kısıtlamalarının odakta olduğu tedbirleri mart ortasından haziran başına dek uyguladı. Fakat virüse karşı tedbir olarak uygulanan kapanma, üretim, ticaret ve hizmetlerin aksamasına, buna bağlı ekonomik daralmaya ve istihdam kayıplarına yol açtı.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre, mart, nisan ve mayısı kapsayan yılın 2. çeyreğinde, dünyanın en büyük 20 ekonomisi, önceki yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 9,1 küçüldü.
Bu dönemi en az hasarla atlatan Çin’de gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) yüzde 3,2 büyürken karantina tedbirlerinin ağırlığını en fazla hisseden Hindistan’da yüzde 23,5 küçüldü.
Mayıs başında istatistikler, dünyada salgının merkez üssünün ABD ve Avrupa ülkeleri olduğunu gösteriyordu.
Kovid-19 görülen ülke ve bölgelerdeki verilerin derlendiği “Worldometers” internet sitesine göre, vaka, ölüm ve tedavi gören hasta sayılarının kıtalar arasındaki dağılımında Avrupa ve Kuzey Amerika, “açık arayla salgından en fazla etkilenen” bölgelerdi.
Mayıs başına kadar dünya genelindeki vakaların yaklaşık yüzde 76’sı, ölümlerin yaklaşık yüzde 86’sı Avrupa ve Kuzey Amerika’da görüldü. Virüs nedeniyle tedavi gören hastaların yüzde 81’i de bu iki kıtada bulunuyordu.
Yaz aylarında ise başta Brezilya olmak üzere Güney Amerika, Hint alt kıtası ülkeleri ve Rusya’da görülen vaka artışları, bu bölgeleri virüsün yeni yayılma sahaları haline getirdi.
Asya ve Güney Amerika kıtalarındaki vaka sayıları, 4 Mayıs’ta dünyadaki toplam vaka sayısının sırasıyla yaklaşık yüzde 15,6’sını ve yüzde 5,9’unu teşkil ederken temmuz başında bu oranlar yüzde 22,4 ve yüzde 21,7’ye çıktı.
Yaz aylarında ABD, Brezilya, Hindistan ve Meksika, Kovid-19’a bağlı ölümlerin en fazla görüldüğü ülkeler oldu.
Dünya, sonbahara Kovid-19 salgınının artan etkisiyle girdi.
Kuzey Yarım Küre’de havaların soğumaya ve mevsimsel hastalıkların artmaya başladığı dönemde salgın, başta vakaların en yoğun görüldüğü ülkeler olmak üzere yeni bir ivme kazandı.
Eylül, Hindistan için Kovid-19 salgınının en kötü ayı oldu. Ülkede 4 Eylül’de tek günde kaydedilen 87 bin 115 yeni vaka sayısı, Kovid-19’un ortaya çıktığı Çin’de Aralık 2019’dan o güne kadar tespit edilen toplam 85 bin 146 vakayı geride bıraktı.
Ülkede günlük vaka sayısı, 5 Eylül’de 90 bin eşiğini aştı. Ardından 9 Eylül’de 95 bin 529’a, 10 Eylül’de 96 bin 760’a, 11 Eylül’de 97 bin 654’e ve 16 Eylül’de 97 bin 859’a ulaşarak yeni “tepe noktalarını” gördü.
Salgından en fazla etkilenen ABD ve Brezilya’da da sonbaharda vaka ve ölüm sayıları yeniden arttı.
Kış ayları başladığında ise özellikle Kovid-19’un mutasyon uğrayarak daha hızlı yayılan bir tipinin ortaya çıkmasıyla vaka sayılarında yeni artış gözlendi. Dünyada günlük vaka sayısı 2 Aralık’ta 600 bin, 11 Aralık’ta da 700 bin eşiğini aştı.
2020’nin sonuna gelindiğinde dünya genelinde 83,5 milyon Kovid-19 vakası tespit edilirken virüs nedeniyle 1,8 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.